Sigmund Freud İle Bir Söyleşi
Avusturyalı nörolog Sigmund Freud, bugünkü bilimsel çalışmalarda sıkça yer verilen psikanalitik kuramını tarihte ilk kez ortaya koyan isimdi.
Haber: Dilan Yılmaz
Günümüzde psikoterapi, psikiyatri gibi alanlardaki çalışmalara önemli ölçüde ışık tutan tanınmış nörolog Sigmund Freud, 1856 yılında bugün Çekya sınırlarında bulunan Pribor'da dünyaya geldi. Freud'u en çok bilinçdışına ve rüya çözümlemelerine yönelik çalışmalarıyla tanıyoruz. İnsanın en ilkel yerindeki temel güdülerinin cinsellik ve saldırganlık olduğunu öne süren Sigmund Freud ile -1939 yılında aramızdan ayrılmış olsa da - görüşlerini derleyerek özetlemek suretiyle bir söyleşi gerçekleştirdik.
Yaşadığınız dönemde hâlihazırda birçok nörolojik ve psikolojik çalışma yürütürken destekçileriniz kadar görüşlerinize şiddetle karşı çıkanlar da oldu, tıpkı tarihteki çok sayıda önemli isme olduğu gibi. Eminiz bu karşı karşıya kaldığınız tüm olumsuz durumlar bilinçdışınızda kaydedilmiştir. Bahsettiğimiz bilinçdışı ise psikanaliz kuramınızda sizin ortaya atmış olduğunuz bir kavram. Bize biraz ne olduğundan bahseder misiniz?
Tabii, bahsedeyim. Benim kurucusu olduğum psikanaliz kuramının içinde inceliyorum zihni ve bilinçdışını. Bilinçdışından bilinçaltı olarak da bahsedebiliyoruz bu arada. Bilinçaltımız, iç yaşantımızın ve dış dünyanın farkında olmadan yaptığımız davranışların tümünü kapsar. Ben zihin denen yapıyı bir buzdağına benzetiyorum ve bilincimiz buzdağının görünen kısmıyken bilinçaltımız bu dağın suyun altındaki kısmına denk düşüyor. Bir de buzdağının alt kısmından yüzeydeki kısmına çıkarken hemen yüzeyin altında kalan, bilinç öncesi diye tanımladığım bir alan söz konusu. Bizim yaşamımız boyunca farkında olarak ya da olmayarak algıladığımız her şey bilinçaltımıza kaydedilir ve hayatımızın ileriki aşamalarında alacağımız kararları, gerçekleştireceğimiz eylemleri biz farkında olmasak da bilinçaltımız etkiler. Bilinçaltımız bizi tehlikelerden korumaya yönelik bir mekanizmadır. Yaşantımızda unuttuğumuzu, yok saydığımızı sandığımız şeyler ise yine orada kaydedilir ve hiç beklenmedik bir anda, biz onları yok ettik sanarken çat diye bilincimize çıkabilir. Bu kadar ilginç ve özellikli bir yapı olan bilinçaltı, şaşırtıcıdır ki kolaylıkla aldatılabilir. Bilinçaltımız gerçek ve hayalin ayrımını yapamaz; ona verdiğimiz her şeyi doğru ve yaşanmış kabul eder. Bu nedenle kendi kendinize verdiğiniz telkinlere dikkat edin derim!
ID, ego ve süperego meselesi var bir de...
Evet... Ben kuramımda insan kişiliğini bu üç bölüme ayırarak inceliyorum. ID'imiz bizim temel güdülerimizi barındıran ilkel benliğimizdir. Süperego ise bu ilkel benlikle çatışan; din, ahlâk, töre gibi toplumsal kuralları oluşturan yapıları düşünen ve buna göre hareket etmeye çalışan kısımdır. Egomuz yani "ben"imiz ise, ID ve süperegoyu uzlaştırmak için çırpınan, bilinç dediğimiz bölümümüzdür. ID ve süperegoyu uzlaştırmak bazen çok zor olabilir, egomuz ikisi arasında sıkışmış ve çözümsüz kalmış hissederek bunalabilir.
Ölüm size ne ifade ediyor?
Bu konuyla ilgili uzun uzadıya konuşmayacağım. Ölüm dürtüsü bana göre hayatımız boyunca yaşam güdümüzle paralel olarak akar çünkü ölüm, hoş olmayan deneyimlerin sona ermesini vaadeder. Yaşamın amacı ölümdür...