Ne Kadar Mutluyuz?

Ne Kadar Mutluyuz?

İlgili konu

TÜİK’in yaptığı araştırmaya göre 2019 yılında Türkiye’nin %53,4’ü mutlu olduğu ortaya çıktı. Bu istatistikler tam olarak ne anlama geliyor?

Haber: Rengin Temoçin

Türkiye İstatistik Kurumu’nun yaptığı ‘Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre 2018 yılında %53,4 olan mutluluk oranı 2019 yılında %52,4’e düştü. Ayrıca okul bitirmeyen bireylerin yükseköğretim mezunlarına göre daha mutlu olduğu gözlemlendi. Buna göre yükseköğretim mezunu bireylerin mutluluk oranı %52,7 iken, okul bitirmeyenlerin oranı ise %55,4 oranında ölçüldü. Öte yandan araştırmada bireylerin ana mutluluk kaynaklarının sağlık olduğu gözlemlendi. Sağlıktan sonra başlıca mutluluk kaynaklarının ise; %14,3 ile sevgi, %9,2 ile başarı ve %4,2 ile para olduğu ortaya çıktı. Peki, bu istatistikler tam olarak ne anlama geliyor? Neden mutsuzluk oranı artarken mutlu insanların sayısı azalıyor? Bu soruların yanıtını bulmak için Psikiyatr Dr. Gülcan Özer ile söyleşide bulunduk.

Mutluluğu nasıl tanımlarsınız?

Türk dil kurumunun bir tanımı var orda da tarif etmiştim, çok garip ve anlamsız bir tanım o. Eksiksiz olarak şahane hissedebilme halini Türk dil kurumu nerdeyse diyor. Mutluluk sek bir tanım değil, uzunlamasına daimi bir tanım değil, daha anlarla tarif edilebilir ve burada yin yang gibi mutsuzlukla daima beraber zıtlıkla tarif edilebilir. Ayrıca kişisel olarak herkes farklı da tarif edebilir. Derinden iyi hissetme hali derim ben ama derinden iyi hissetme hali, daimi olması şart değildir, farklı yaşam olaylarında farklı derinliklerde hissedebiliriz. Herkes için de tarifi başka türlü olabilir. Daimi olması refleksinden kaçınmamız gerekir.

TÜİK’ in araştırmasına göre 2011 senesinde insanların mutsuzluk oranı %9,9 iken 2017’ye geldiğimizde bu oran %11,1 olmuş, mutsuzluk oranı yükselmiş mutluluk oranı düşmüş. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sosyolojik analiz yapmak lazım, hangi grupla çalışıldığını bilmek lazım. Genel kavram itibariyle dünya daha finansal olarak kaotik hale geldi, finansal iyiliğin mutluluk getirmediğini biliyoruz ama finansal kötülüğün mutsuzluk getirdiğini biliyoruz. İnsanların birinci ihtiyaçlarının karşılanması mühim, mutluluk daha sonraki duygulardan. Yeme, içme, barınma birinci sağlık ihtiyaçlarının karşılanmasından sonraki durumlardan bir tanesi mutluluk. Sadece Türkiye değil genel olarak dünya finansal ve siyasi olarak daha kaotik bir dönemden geçiyor. Dolayısıyla mutsuzluğun artması beklenen bir hikâye diye düşünüyorum, daha da artacağını da düşünüyorum. Dünyanın tarihine de baktığın zaman böyle dalgalanmalar var. Siyasi konjonktürün etki ettiği dalgalanmalar var, o dalgalanmaların sertlerinden birini yaşıyoruz şu anda. Dünyada kriz var, parasızlık var, ekonomik bir kargaşa var bu bir kere mutsuzluk için çok belirleyici. Çok paralı olmak mutlu etmez ama parasız olmak mutsuz eder.

2004 yılında yapılan bir araştırmada bir okul bitirmeyen insanların mutluluk oranı% 54,4, yükseköğretim mezunlarının oranı %66, 2017’de bu araştırma yeniden yapılıyor ve bir okulu bitirmeyenlerin mutluluk oranı% 62 iken yükseköğretim mezunlarının oranı %56 ya düşüyor. Bu değişimi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yükseköğretimde olan insanların muhtemelen duygusal, sosyal, profesyonel ihtiyaçlarının karşılanmasında 2017’de bir azalma oldu demek ki. Daha eğitimsiz grup için olanaklar artmış öyle gözüküyor, eğitimli grup için olanakla azalmış durumda. Dolayısıyla onların ihtiyaçlarının karşılanmamasıyla ilgili bir durum bu.

Yapılan bir araştırmaya göre evli kadınların evli erkeklere göre daha mutlu olduğu gözlemlenmiş. Bu durumu nasıl değerlendirirsiniz?

 Evli olmayan insanlar evli olan insanlara göre daha az yaşıyorlar. Dolayısıyla evli olmak fiziksel ve ruhsal olarak daha sağlıklı olduğunu gösteriyor. Bunlara çok spekülasyon yapmak lazım, çok doğru değil bunlar tek başına. Bir sürü spekülasyon yapılabilir. Evli kadın annelik beslenmesinden daha mutludur. Birinci sırada kadının çocuk sahibi olmakla ilgili bir ajandası vardır ve bir zaman sınırlaması vardır. Belli bir yaştan sonra kadın, çocuk sahibi olmakla alakalı sıkıntı yaşayacağı için ve sosyo-kültürel olarak da daha sınıf atlatan bir şey gibi gözüktüğü için evlilik kadın tarafından daha satın alınan daha öncelenen bir hikâye iken erkek tarafından bir tık ikinci sıraya gelir ama bunu çok dışlayan çalışmalar da var. Boşanmış erkekler, boşanmış kadınlara göre daha az yaşıyorlar. Bu da erkeklerin evlilikte daha sağlıklı ve iyi olduklarını gösteriyor.

İnsanlar mutluluk kaynaklarını yüksek oranla sağlık olarak seçmişler. Düşük oranda da parayı tercih etmişler. Sizce bu gerçeği yansıtıyor mu?

Sağlık gerçeği yansıtıyor. Fiziksel ve ruhsal sağlık çok belirleyici bir hikâye ama o arada bu şuur ve bilince sahipsek ne şahane diyeceğim. Ben hiç paranın mutluluk getirdiğine hiç şahit olmadım ama parasızlık aktif bir biçimde mutsuzluk getirir, yani orda bir ayara ihtiyaç vardır. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde bir üçgen vardır, oradaki en alt basamağı sağlamak için barınmak için beslenmek için, hayatta kalmak için para ihtiyacı vardır insan canlısının. Hikâye yukarı doğru çıktıkça, ait olmak mutlu hissetmek, kendini gerçekleştirmek gibi üçgenin üst taraflarına doğru çıktıkça oralar daha paradan bağımsız işlerdir. Dolayısıyla para tek başına mutluluk getirmez ama yaşanabilirlik için asgarisine ihtiyacımız vardır, onun altına indiğimizde mutsuz oluruz.

157 ülke arasında Türkiye, Dünya Mutluluk Raporu'nda 78. Sırada. En mutlu ülke ise Danimarka seçilmiş. Bu raporu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok tartışmalı. Kuzey Avrupa ülkelerinde ciddi bir yalnızlık ve intihar oranı var. Bunlar sosyo-ekonomik olarak sosyal devlet olarak yukarıda olan devletler, muhtemelen oralarda Danimarka var, İsveç var, Norveç var, Kuzey Avrupa olmak üzere sonra Avrupa sıralanıyordur, bunlar sosyal devletler. İnsanların kişisel haklarının sadece var olmak sebebiyle sahip oldukları eğitim hakkı, sağlık hakkı, adalet hakkı gibi haklarının çok üst perdeden yaşandığı ülkeler, fakat yalnızlığın ve depresyonun sık olduğu ülkeler bir taraftan bunun altını çizmek lazım. Ben bizde depresyonun çok olduğuna dair bir bilgiye sahip değilim. Bizde kaygı daha fazladır. Mutsuzluk ve mutluluktan ziyade oradaki araştırma, daha çok bir birey olarak güvende ve iyi hissetmekle ilgilidir. Mutsuzluk dediğin hikâyenin birkaç tane basamağı var, mesela o ülkelerde depresyon bir hastalık olarak bizden daha fazla, burada birkaç şey suçlanıyor; çok yalnız oluşları, sosyal devlet oluşları ama sosyal olarak birbirlerini desteklemeyişleri, zayıf aile dinamiklerine sahip olmaları, ciddi alkol kullanımı, iklim güneşsiz ve karanlık ülkeler oluşu dolayısıyla depresyon ve intihar olaylarının yüksek olduğu ülkeler. Bize gelince biz kaygısı yüksek ve daha endişeli bir ülkeyizdir, Ortadoğu ve Akdeniz öyledir. Her an kötü bir şey olabilir duygusuna sahip olan ama baş etme mekanizmaları güçlü olan, sosyal bağları güçlü olan, depresyonu daha az olan ama mutlu da olmayan arafta bir yerde kalmış olan. Aslında coğrafyanın alt kültüründe baktığın vakit bir sürü deyim var; çok gülme ağlarsın, gülmek üzüntü getirir. Mutluluk böyle daha dip kültürümüze baktığın zaman çok prestijli bir şey de değil. Kederi daha fazla seven bir coğrafyadır burası, şarkısına türküsüne, şiirine, kitabına baktığın zaman ama bu dertleri keyif eylemek tadında da bir hikâye aynı zamanda. Göründüğü kadar mutsuz bir millet olduğumuzu ben hiç düşünmem, göründüğünden daha mutlu bir millet olduğumuzu düşünürüm daima. Son yıllar itibariyle Türkiye daha kaotik bir dönemden geçiyor, daha borderline bir toplum haline geldi, yarılmaları var kamplaşmaları var toplum daha az iç içe, birbirinden siyasi tercihleri ya da inançsal tercihleri sebebiyle birbirinden daha ayrılmış durumda. Bu kaygının yarattığı daha yalnız hisseden daha dışarda kalan ya da daha güçlü hisseden taraflar var. Bunun oluşturduğu bir genel mutsuzluk olduğunu düşünüyorum ben, herkes de düşünüyor herhalde sosyolojik olarak. Daha az güven duygusu var, genç insanların umudu daha az. Umut olmadığı yerde yeşerebilecek hiçbir duygu yok. Geleceklerinde istedikleri bir hayat yaşayabilme güvenliğiyle ilgili daha kaygılılar, daha sıkıntılı ve daha mutsuzlar.