"Endüstriyele Direnmeye Çalışıyoruz"
İstanbul’un ev sahipliğini yaptığı ve dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri olan Kapalıçarşı’yı her gün yerli ve yabancı turist ziyaret ediyor. 22 yıldır Anadolu’nun el işi kültürünü yaşatmaya çalışan, “Ne olursan ol, yine gel.” mottosuyla işletilen, alışverişin önemli olmadığı, görmenin bir güzellik olduğu ve en önemlisi de muhabbetin olduğu bir dükkan Derviş. Sabun, organik kese, peştamallar benzer biçimde banyo ürünlerinden oluşan elit bir koleksiyona sahip.
Haber: Arda Demirdeşen
Bölgesel, organik ve bununla birlikte ülkemize has ürünler sunan ve Kapalıçarşı kültürünü devam ettiren esnaflardan biri olan ve Derviş Mağazası’nın işletmecisi Taner Utkan sorularımızı cevapladı.
Biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ben Taner Utkan, kardeşim Tayfun ile beraber yaklaşık 22 yıldır bu işi yapıyoruz. Anadolu’dan topladığımız havlu, peştemal gibi etnik ürünleri satıyoruz. Ürünlerimizin hepsi yerli üretim ve el dokumasıdır.
Bu işe girmeye nasıl karar verdiniz?
Kardeşim Tayfun, 12 yaşından beri Kapalıçarşı’da çalışıyordu. Onun asıl mesleği halıcılıktı. Bir ara Antalya’da mesleğine devam etti. Geri döndüğünde burada Derviş olarak açtı. O gün bu gündür beraber yürütüyoruz.
22 yıldır burada olmaktan memnun musunuz?
Eskiden daha memnundum, daha kaliteli müşterilerimiz vardı, gayrımüslim esnaf arkadaşlarımız vardı. Hepsi birbirinden nezih ve kaliteli insanlardı. Tabii onlar çekilince yerlerine sahte ürünler satan esnaflar geldi. Haliyle de yaşadığımız eski günleri özlüyor, bu durumuna da üzülüyoruz. Bulunduğumuz sokakta Amerikalı bir hanımefendinin işlettiği Deli Kız’ın Yeri diye keçi ürünleri satan dükkân vardı. Kapatılmasının üzerinden neredeyse sekiz sene geçti ama hâlâ gelen turistler bize orayı soruyorlar. Yerli müşterimiz bile bizler için buraya geldiğini söylüyor. Artık burası da eski kalitesini yitirdi.
Kapalıçarşı’nın lokumcularlar ve sahte ürünler satan dükkanlarla dolması neye bağlıyorsunuz?
Alıcısı çok ve onların kâr marjı bizlere göre daha yüksek. Biz iki ürün satacağız diye uğraşırken onlar bir çantadan kiralarını çok kolay çıkartabiliyorlar. Bizlere göre dayanma güçleri daha yüksek. Zamanında bildiğimiz orijinal ürünlerin mağazaları da açıldı, fakat sahtecilerden dolayı en fazla üç sene dayanabildiler.
Peki bu sahte ürünlere olan ilginin ekonomi ile de ilgisi olabilir mi?
İnsanlarda artık marka takıntısı başladı. Dolayısıyla soruyla da bağdaştırabiliriz.
Burada denetimler nasıl işliyor?
Avukatların belirlediği yerlere baskın yapılıyor. Şahsen böyle bir işe girsem korkumdan iş yapamam. Belki onlar gibi satamayacağız ama sattığımız üründen de taviz vermeyeceğiz. Birkaç ürünümüzü 70 yaşındaki adam dokuyor. O da öldüğünde ürünü dokuyan olmayacak. Bir şekilde endistüriyele direnmeye çalışıyoruz.
İşteki üretim ve çırak yetişmemesi de buradaki işleri etkiliyor diyebilir miyiz?
Kesinlikle, ürünlerimiz toptan istendiği zaman epey vakit alıyor. Çünkü bir ürünün dokunması yaklaşık iki ayı alıyor. Endüstriyelde bir ürünü koyduğunuz zaman beş bin tane dokuyabiliyorsunuz. Yeni yetişen nesil de işin kolayında. Onun isteği, oturduğu yerden düğmeye bassın, ürünler yapılırken bir yandan telefonuyla ilgilensin. 70 yaşındaki üretici de bu yüzden çırak yetiştiremiyor.
Tembellikten dolayı kültür de etkileniyor mu?
Tabii ki, mesela burada gördüğünüz sandık eskileri veya yağlıklar hep el oymasıdır. Belediyeler, açtıkları kurslarla bir şekilde bu kültürleri bitirmemeye çalışıyor ama eskiden Anadolu’da televizyonun olmadığı zamanlarda gün boyu el işleriyle uğraşırlarmış. Evlenme zamanı çeyizler segilenip bir çeşit seremoni yapılırmış. Yerlerini hazır teksil ürünleri alınca bu kültür de kayboldu.
Yeni normal başladığından beri işinizde ne gibi değişiklikler oldu?
Turist gelmediği için biz bize muhabbet ediyoruz. Esasında yabancı müşterilerimiz olmayınca epey zorlanıyoruz. Üretim de yaptıramadık. Elimizdeki stok mallarla ayakta durmaya çalışıyoruz.
Bu dönemden sonra siz koronavirüse karşı ne gibi önlemler aldınız?
Dükkanımıza maskesiz girişleri yasakladık, mesafelerimizi daima ayarlıyoruz, her müşteriden sonra mutlaka kolonya veya dezenfektanlar kullanıyoruz, alınan paraları dezenfekte ediyoruz. Çarşının her yeri dezenfekte ediliyor mu peki emin değilim. Esnaf arkadaşlarla da bu durumu tartışıyoruz mesela. Virüs kapan esnafın dükkanının ilaçlanması lazım, gerekli testlerin sonucu belli olana kada bir hafta kapalı olması lazım. Yakın dükkanlarımızda bu virüsü ya çalışan ya da iş veren kapıyor. Testlerini yaptırıyorlar ama sonucu açıklanana kadar çalışmaya devam ediyor. Bana göre bu süreçlerin takip edilmesi gerekiyor.
Kapalıçarşı tekrardan açıldıktan sonraki ziyaretçi yoğunluğundan memnun musunuz? Peki bu yoğunluğu yabancı turistler mi oluşturdu?
Hiçbir şekilde memnun değiliz. Her milletten ufak ufak var ama onun da yoğunluğu çok az. Mesela eskiden “Bugün ne kadar iş yapacağız?” diye düşünürken, şimdi de “Bugün siftah edebilecek miyiz?” diyoruz. Münferit olarak turistler var tabii ki ama yoğunluk Balkanlar’a doğru yönelmeye başladı. Özellikle de Bulgaristan vatandaşları bu yoğunluğu oluşturuyor.
“Abi Kardeş Gibiyiz”
Yanınızda bir çırak yetiştirdiğinizi gördüm. Peki çıraklar bu işe hevesliler mi yoksa çok girip çıkarlar mı?
22 senede çok insanla çalıştık ve hiçbiri yanımızdan kötü ayrılmadı. Çünkü biz diğer esnaflara göre farklıyız. Daima abi kardeş ilişkisi vardır aramızda. İkinci bir avantaj da, burada yabancı dil öğreniyorlar. Bizim politikamız daima müşteriyi zorlamamak üzerine. Mesela geçerken içeriye buyur etmeyiz, zorla mal satmayız. Ancak müşteri, kendi içeri girdiğinde bir ürüne dokunduğunda ne olduğunu anlatırız. Bu da beraber çalıştığımız arkadaşların hoşuna gidiyor.