Klasik Türk Sanat Müziğinin Fraklı Üstadı: Münir Nurettin Selçuk
Türk musikisinin duayen ismi olarak kabul görülen, gönlünü hayatını sanata adamış Münir Nurettin’i vefatının 39 yılında saygıyla, özlemle ve şarkılarıyla anıyoruz.
Haber: Lara Yıldız Daysal
Münir Nurettin Selçuk çocukluğundan itibaren müzikal anlamda doğu-batı sentezinin yaşandığı bir evde dünyaya geldi. Annesi Fatma Hanife Hanım evdeki piyonadan Chopen ile, babası Mehmed Avni Nureddin ise kendi tamburundan gazelleriyle müzik aşkını kendisine aşıladı.
Orta öğrenimini askeri okulda devam ettirirken iştima sırasındaki dikkat ile bütünleşen güçlü sesi yüzbaşının ilgisini çekti ve Münir Nurettin’i bu alanda gelişmesi için teşvik etti.
Münir Bey’in Musiki Aşkı
17 yaşına geldiğinde ailesinin ziraat eğitimi almasının ısrarı üzerine Macaristan’a gitti. Fakat burada 8 ay kalıp musiki aşkına yenik düşerek İstanbul’a geri döndü. Trenden indiğinde I. Dünya Savaşı’nın ardından şehrin bitaplığını izlerken gözüne ‘Şark Musiki Cemiyeti’ takıldı. Binaya girdiğinde solistliğinin ilk adımını atmış oldu.
Savaşın ardından Türkiye Cumhuriyeti o yıllarda gönderdiği telgraflarla ülkenin en iyi müzisyenlerini kendi orkestrasında topluyordu. Genç yaşında katıldığı orkestranın konserlerinde en ön sıraları Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Rauf Orbay gibi isimler dolduruyordu.
Dönemin gazetelerinden adı duyulmaya başlayan Münir Bey’in kitlelere yayılmasının sebebi ‘Sahibinin Sesi’ plak şirketinin ortaklarından besteci Artaki Candan ile yaptığı anlaşma oldu.
‘’Tanburi’nin sazı, Selçuk’un sözü’’
Musiki kabiliyetini edebiyatla birleştiren Selçuk, bestekarlığa 20 yaşında Tevfik Fikret’in ‘Bu Bir Teranedir’ şiirine yaptığı beste ile başladı. Ardından ‘Sensiz ey şûh gözlerim avâre kalbim ağlıyor’ güfteli şarkısını besteledi. Bu iki eserden sonra yirmi yıl gibi uzun bir süreyle beste yapmadı. Yıllar içinde Yahya Kemal Beyatlı, Cahit Sıtkı Tarancı, Orhan Veli Kanık ve Ümit Yaşar Oğuzcan‘ın şiirlerini besteleyip seslendirdi. Yahya Kemal bir konuşmasında; ‘Tanburi Cemil’in sazla ifade ettiğini, Selçuk sözle ifade etmiştir.’ diyerek Münir Nurettin’in sesindeki müzikaliteyi bu sözlerle vurgulamıştır.
Münir Bey konserlerinde mikrofon kullanmadan, eserlerini ayakta okuyarak ortaya koyduğu icra üslubu ve tekniğiyle solo performanslarda bir dönüm noktası yarattı. Koro eşliğinde solo okuma geleneğini de başarıyla ilk kez uygulayan sanatçı Münir Nurettin olmuştur. Güçlü sesinin etkileri o günden bugüne rivayet tadında dolaşsa da Maçka’daki Taşlık Gazinosu’nda mikrofonsuz şarkı söylediğinde Dolmabahçe’deki deniz kenarından duyulduğu söylenir.
Musıki tarihimize tek başına konser verme geleneğini getiren sanatçı, ilk solo konserini Paris dönüşü, şimdiki Dormen Tiyatrosu’nda vererek büyük ilgi ve hayranlık uyandırdı. Sanatının yanında giyimine gösterdiği özenle, ciddiyetiyle ve tavizsiz sanat anlayışıyla bir efsane oldu. Konserlerinde giydiği fraklar kendisi ile bütünleşti. Batı’dan gelen opera, tango gibi etkileri kendi Türk musıkisi okuyuş üslubuna korkmadan dahil eden Münir Nurettin Selçuk, kuşaklar boyu örnek alındı.
‘’ Dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç..’’
Sanatla dolu dolu geçen 81 yıllık hayatında Münir Nurettin Selçuk bir bahar günü Nişantaşı’ndaki evinde hayata gözlerini yumdu. Selçuk, 27 Nisan 1981’de ölümünün ardından Aşiyan Mezarlığı’na defneldi. Sanat için yaşayan bir adam nesilden nesile armağan ettiği şarkılarıyla ölümsüzleşti.