Bu Joker Farklı
Başrolünü Joaquin Phoenix’in üstlendiği DC Comics’in solo Joker filmi, başarısız bir komedyen olan Arthur Fleck’in, akıl sağlığını yitirerek Joker karakterine evrilmesini konu ediniyor.
Haber: İrem Ece Çabuk
Marvel evreninin aksine daha karanlık bir dünya yansıtmaya çalışan DC Comics, birçok denemeye rağmen beklediği ilgiye ulaşamamıştı. Joker hayranlarının Suicide Squad filmiyle yaşadığı hayal kırıklığı sonrasında DC, bu yeni Joker filmiyle hayranlarına kendisini affettirmeyi başaracak gibi görünüyor.
Joker karakteri bugüne kadar Jack Nicholson, Heath Ledger ve Jared Leto gibi isimler tarafından canlandırıldı. The Dark Knight filminde Heath Ledger’ın canlandırdığı efsanevi Joker karakterinin başarısına kimsenin ulaşamayacağı düşünülürken, yapımcı firmanın Joaquin Phoenix ile anlaşıldığını duyurması hayranları heyecanlandırmıştı. Yine bir DC Comics yapımı olan Suicide Squad filminde Joker karakterini canlandıran Jared Leto’nun solo filmde tercih edilmemesini ise Joker’in “mafya babası” versiyonunun çok beğenilmemiş olmasına bağlayabiliriz.
“Trajedi değil, komediymiş”
Yeni yapımda Arthur Fleck olarak karşımıza çıkan Joker karakteriyle, akıl sağlığıyla ilgili problemleri olan başarısız bir komedyenin hikayesini anlatıyor. Yönetmenliğini Tod Phillips’in yaptığı bu yeni Joker filminin, tekrar tekrar seyredileceği ve uzun yıllar üstüne konuşulacağı çok açık. Hayatı boyunca yaşadığı hayal kırıklıkları canına tak eden Fleck; bilinmek, görülmek, duyulmak istiyor. Hayattaki yegâne amacı iyi bir evlat ve başarılı bir komedyen olmak olan Arthur, dışlandığı düzenin içinde kendisini ruhu kadar karanlık bir dünyada buluyor. Fazlasıyla şiddet sahnesi içerdiği gerekçesiyle eleştirilen filmde aslında her insanın kendi içinde kuytu köşede sakladığı kişiliğinin dışa vurumunu izliyoruz.
İnsanlar tarafından örselenmeyi, kenara atılmayı daha fazla kaldıramayan ve yediği her fiziksel darbeyi ruhunun derinliklerinde hisseden Arthur, yaşadıklarının acısını dünyanın “kötü” adamlarından çıkarıyor. Her kahraman iyi midir? Kahraman olmak için iyi mi olmak gerekir? Zenginden alıp fakire veren Robin Hood hırsız değil miydi? Başından beri hep “iyiler kazanır” algısı yüklenmeseydi de Joker yerine yine Batman mi sevilirdi? Film iki saat boyunca izleyicilere sık sık bu soruları düşündürüyor.
Travma dolu bir hayatı olan Arthur “Hayatım bir trajediydi zannederdim. Şimdi anladım ki bir komediymiş.” diyen ve kendisi bile haline sıkça gülen karakterimiz, annesinin ona taktığı “Mutlu” lakabını sonuna kadar taşımaya çalışır fakat yapamaz. Gotham’ın karanlık düzeninde kaybolan depresif palyaçomuz, kendisini dışlayan halkın, en sonunda kendisiyle empati kurmasıyla isyanın başına geçer. Merak edilen soru, acaba Gotham halkının kurduğu empatiyi izleyici de kurabilecek mi?