‘‘Bağımsız Sanat Emekçileri Unutulmamalı’’

‘‘Bağımsız Sanat Emekçileri Unutulmamalı’’

İlgili konu

Pandemi sürecindeki kısıtlamalardan en çok etkilenen alanların başında kültür sanat geliyor. Koronavirüs salgını sonrası beklenen gelişmeler hakkında konuşan Kültür Ekonomisi ve Kültür Politikaları Uzmanı Funda Lena Nazik, sektörün normale dönebilmesi için dijital ortama uyum sağlanmasının yanı sıra devlet desteğinin de önemli olduğunu vurguluyor.

Haber: Canser Seven

Koronavirüs nedeniyle toplumlar olağanüstü günlerden geçmeye devam ediyor. Tüm dünyada insanlar yaşam ve çalışma biçimlerindeki değişime adapte olmaya çalışırken, bu dönemin uzun vadede neleri etkileyeceğini de öngörmeye çalışıyor. Tamamen farklı bir yaşam tarzının başlangıcı olabilecek bu süreçte, en temel özelliklerinden biri insanları bir araya getirmek olan kültür-sanat alanı ise çok zor bir dönemden geçiyor. Tiyatrolardan, sinemalara, müzelerden yayınevlerine kültür-sanatın üretimine ve yaygınlaşmasına katkıda bulunan pek çok kişi ve kurum faaliyetlerini ertelemek ya da iptal etmek zorunda kalırken izleyicileri ve ziyaretçileriyle etkileşimini kesintisiz sürdürmek için dijital platformlarda yeni ve yaratıcı yöntemler geliştirmeye gayret ediyor. Türkiye’deki koronavirüs salgınına bağlı ölüm sayılarının azalmasıyla başlayan normalleşme süreci ile birlikte faaliyetlerine sınırlı da olsa devam eden kültür sanat etkinliklerinin son günlerde etkisini artıran pandemi sonucu tekrar kısıtlanması gündeme gelebilir.

Kültür Ekonomisi ve Kültür Politikaları Uzmanı Funda Lena Nazik, KREKSA Kültür Araştırmaları kapsamında koronavirüs pandemisinin ardından kültür sanat ekonomisinin nasıl şekilleneceğine dair kapsamlı bir araştırma yaptı. Pandemi sonrası kültür sanat kurumlarını bekleyen değişimleri ve araştırma sonuçlarını Lena’dan dinledik.

KREKSA Kültür Araştırmaları bünyesinde Covid-19 salgın sürecinin gösteri sanatları merkezleri üzerindeki etkilerini ölçen bir araştırma gerçekleştirdiniz. Araştırma hakkında genel bilgi verir misiniz? Araştırma sonuçlarına göre, gösteri sanatları merkezlerini ne gibi sorunlar bekliyor?

Ölçmek istediğim iki şey vardı. Birincisi, gösteri sanatlarının izleyicileri bundan sonra normalleşmeye başlasak bile acaba hemen eskisi gibi bu etkinliklere katılmaya gönüllü olacaklar mı; ikincisi, etkinlik mekânlarının kısa vadede en azından eski yoğunluğuyla açılması mümkün olmazsa bu etkinliklerin dijitale taşındığı yeni iş modellerine toplum nasıl yanıt verir? Bu çerçevede hazırladığım sorulardan oluşan anketi internet ortamında izleyicilerle paylaştım. Yüzde 72’si İstanbul’dan olmak üzere 570 kişi ankete katıldı. Anket katılımcılarının büyük çoğunluğu pandemi öncesinde düzenli olarak gösteri sanatları etkinliklerine katılan kişilerdi.

Araştırmada izleyicilerin hayat normale dönmeye başladığında tiyatro ve konser mekanlarına bu etkinlikleri izlemek için yeniden gitmek konusunda ne kadar gönüllü olduklarını ve de bunun yanı sıra bu gibi etkinlikleri dijital platformlarda izlemek konusunda ne düşündüklerini anlamaya çalıştım. Öncelikle, katılımcıların büyük çoğunluğu yeniden gösteri sanatları merkezlerine gitmek konusunda temkinli olacağa benziyor. Ankete katılanların %44’ü, “pandemi artık bitti” dense bile bu tip etkinlik mekanlarına gidebilmek için aradan uzun bir zaman geçmesini bekleyip gerçekten artık yeni vakaların ortaya çıkmadığından emin olmak istiyor. %41 ise ancak belli önlemleri alan mekanlara gitmeyi düşünebileceklerini söylüyor. Yani gösteri sanatları mekanlarını işletenlerin dezenfeksiyon ve aralıklı oturma düzeni gibi önlemler alması gerekecek.

Salgın sonrası kültür sanat ortamında nasıl bir manzara bekliyorsunuz? Sanat merkezleri yoluna nasıl devam edecek?

Yukarıda da değindiğim gibi, öncelikle hijyen koşullarını sağlamaları ve de daha düşük kapasite ile çalışmaları gerekecek. Dünyada da Türkiye’de de zaten kurumlar bu konular üzerinde kafa yormaya ve çeşitli düzenlemeler yapmaya başladılar. Tabi bu önlemlerin birtakım sonuçları olacak. Örneğin aralıklı oturma düzeni demek, eğer kamu desteği olmazsa bilet fiyatlarının daha yüksek olacağı anlamına gelecek. Bunun alternatifi dediğim gibi kamu desteği. Bizim önerimiz bilet fiyatları üzerindeki %35’e yakın vergi yükünün ortadan kaldırılması, en azından hafifletilmesidir.

Canlı İzlenmeli Görüşü Hâkim

Salgın süresince dijital platformlardaki sanatsal faaliyetler, çocuklar, gençler ve yetişkinlerin nitelikli vakit geçirmesine ve iyi hissetmelerine yardımcı oldu. Online eğlence dünyası ile kurulan bu bağ alışkanlığa dönüşebilir mi?

Benim yaptığım anket katılımcılarının %32’si tiyatro ve konserlerin ancak canlı izlendiğinde keyif verdiğini, bu nedenle dijitale taşınmasının anlamsız olduğunu söyledi. %43 ise sadece salgın süresince (canlı etkinliklere katılamadıkları için) bu tip etkinlikleri dijitalden izlemeye sıcak baktıklarını söylediler. Elbette dijitalden konser ve tiyatro izlemekten giderek daha fazla hoşlanan bir kesim var ama uzun vadede hayat normale dönünce gösteri sanatlarının dijitalden tüketimi de azalacaktır. Zaten bu içeriklerin çoğu ücretsiz olarak sunuldu ve bu nedenle dijitalde yeni iş modelleri geliştirilemedi. Bu bakımdan da arz tarafından baktığımızda da bir sürdürülebilirlikten bahsetmek mümkün görünmüyor.

Dünya karantina günlerinden yeni sanatçı ve sanat izleyicisi eğilimleriyle çıkabilir mi?

Yeni eğilimler dijitale yönelme doğrultusunda oluyor gibi görünüyor. Bu sektörün ekonomik olarak ayakta kalabilmesi için ise bu süreçte dijital üzerinden para kazanılabilecek bir ortam oluşması şart. Sanatçılar ve sektörün diğer çalışanları açısından bu paranın kazanılmasının birkaç yolu olabilir. Bunlardan biri direkt izleyicilerin belli bir ücret ödeyerek dijital içeriklere ulaşması, bir diğer yol eski ve yeni içeriklerin dijitalden gösterimi için merkezi ve yerel yönetimlerin kaynak aktarması, son olarak da özel sektördeki çeşitli kurumların bu içeriklere sponsor olması.

Ben ankette ilk yolun çalışıp çalışmayacağını sorguladım. Yani anket katılımcılarına normalde canlı olarak izledikleri tiyatro, konser gibi etkinlikleri dijital platformlarda ücretli veya ücretsiz olarak izlemek konusunda ne düşündüklerini sordum. Katılımcıların önemli bir bölümü, yüzde 32’si, bu tip etkinliklerin yalnızca canlı izlenirse keyif verdiğini, bu nedenle bu etkinliklerin dijitale taşınmasının anlamsız olacağını belirttiler.  Katılımcıların yüzde 43’ü, sadece salgın süresince (bu süreçte canlı etkinlikler olamayacağı için) bu etkinlikleri dijitalde izleyebileceklerini söyledi ve bu yüzde 43’lük dilimin sadece yarısı bunun karşılığında para ödemeyi düşünebileceğini beyan etti.

Ülkeler kendi içlerine kapanabilir ve uluslararası iş birliklerinde azalma gözlemlenir mi?

Seyahat kısıtlaması olduğu sürece geleneksel anlamda turneler ve uluslararası işbirlikleri kısa vadede gerçekleşemeyebilir ama dijitalin hakim olduğu bir dünyada geleneksel buluşmaların yerini dijital buluşmalar artarak alıyor. Bu nedenle bir içe kapanma durumu olacağını sanmıyorum. Bu süreçte dile getirilen çeşitli senaryolar arasından iyimser olanlarına odaklanarak plan yapmanın, gezegenimizin geleceği açısından elzem olduğuna inanıyorum. Öte yandan, hepimizin insanlığın bir parçası olarak birbirimizle bağlı olduğumuz gerçeğini daha çok hissettiğimiz sosyal mesafeli bu günlerde, uluslararası işbirliklerine de dijital ağlar ve platformlar aracılığıyla kurulacak yeni bağlara da her zamankinden daha çok ihtiyacımız olacağını düşünüyorum. En temel özelliklerinden biri insanları bir araya getirmek olan kültür-sanat alanı bu koşullar altında çok zor bir dönemden geçse de, yeni ve yaratıcı çözümlerle kendi geleceğini de şekillendirecektir çünkü sanat sağaltıcı bir etkiye sahiptir ve duygusal bir ihtiyacı karşılar; bu nedenle de vazgeçilmezdir. Karantinadaki İtalya’da insanların balkonlara çıkıp birlikte şarkılar söylemeleri de bu ihtiyacın bir sonucudur.

“Sanat Devlet Desteği Olmadan Toparlanamaz”

Kültür sanat ortamının salgın sonrası yaşayacağı maddi sorunlar sizce nasıl aşılacak? Bu konuda devlet ve ilgili sivil toplum kuruluşları ne yapmalı? Bu konulara dair halihazırda çalışmalar başladı mı?

Öncelikle devlet desteğinin kesinlikle elzem olduğunun bir kez daha altını çizmek gerek. Çeşitli kültür sektörleri bu bağlamda açık taleplerini yayınladılar, yayınlamaya devam ediyorlar. Şu an devletin tüm kurumlar için açıkladığı birtakım destekler var, KGF kaynaklı kredi kullanımı, kısa çalışma ödeneğine başvurulması, vergilerin vb. ödemelerin ertelenmesi gibi. Bir kere bu erteleme olayı pek yeterli bir önlem değil gösteri sanatları alanı açısından çünkü zaten ödeme dönemi gelince o dönemin kendi finansal yükleri olacak.

Bu sanat kurumları zaten normal şartlarda ekonomik olarak zor dönen işletmeler, bu yükü kaldırmaları zor. Bu nedenle vergilerin ve primlerin ertelenmesi değil pandemi dönemi boyunca tamamen silinmesi uygun olacaktır. Bunun yanı sıra üzerinde durulması gereken konulardan biri de şu; devlet destekleri sadece kurumlara yönelik, oysa kültür sanat alanında kendi namına çalışan çok sayıda bağımsız sanatçı, yazar, çizer, editör, müzisyen, oyuncu, yönetmen vs. mevcut. Bu alanın doğası bu. Kesinlikle ve kesinlikle bu sektörlerin bağımsız emekçilerine yönelik de destekler geliştirilmeli. Dünyanın birçok ülkesinde böyle destekler açıklandı.

Belediyelerin de normal şartlarda kültürel etkinliklere ayırdıkları belli bütçeleri var. Bu bütçeler (kültürel sektörlerin tüm emekçilerini kapsayacak şekilde) eski ve yeni dijital içerikler karşılığında kültür sanat alanında kullanılmaya devam edilmeli.

Örneğin belediyeler rahatlıkla dijital festivaller organize edebilir, çok sayıda sanatçı ve kültür emekçisinin faydalanabileceği modeller üretebilirler. Öte yandan sivil toplumun çalışmaları var. Örneğin POPSAV müzik sektörünün emekçileri için bayramda bir dijital festival gerçekleştirdi. Tiyatro Kooperatifi “Bizde Yerin Ayrı” kampanyasıyla ileri tarihli oyunları için bilet satışı yapıyor, yine ünlü oyuncular “Dayanışmanın 100’ü Şiir” kampanyası ile tiyatro alanının emekçileri için bağış topluyorlar. Bu örnekler arttıkça kültür emekçileri için bu sürecin atlatılması biraz daha kolaylaşacaktır.

Koronavirüs salgınının en çok etkilediği alanlardan biri de yayıncılık sektörü oldu. Lena & Mama Yayınevi yaşadığımız olağanüstü günlerde neler yapıyor?

Salgının ilk başladığı günlerde işlerimiz tamamen durdu. Kitap satışlarımız büyük ölçüde azaldı. Türkiye Yayıncılar Birliği’nin yaptığı araştırmaya göre de ilk haftalarda yayıncılık sektörü ciroları bakımından %63’lük bir daralma yaşadı. Daha sonra insanlar evde kaldıkça, temel ihtiyaçlarının yanı sıra internet üzerinden kitap satın almaya da başladılar ve yayıncılık alanı yavaş yavaş toparlanmaya başladı. Lena & Mama olarak şu an bizim satışlarımızın da arttığını söyleyebiliriz. Tamamen korona öncesi döneme dönemedi fakat büyük ölçüde toparlandı. Yani yayıncılık alanı gösteri sanatlarına kıyasla daha avantajlı çünkü internetten satış imkanları mevcut.