Nostalji mi Kölelik mi?
Adalar'ın nostaljik simgesi gözüyle bakılan faytonlar, bugünün çözümü gecikmiş önemli sorunlarından biri haline geldi.
Haber: Zeynep Zeytun
Adalar’a ilk olarak yük taşınması amacıyla getirilen atlar zamanla insanların Adalar’daki ulaşımı için de kullanılmaya başlandı, 1998 yılında yapılan bir yasal düzenlemeyle bu ulaşım şekli kanunlaştı. Bugün ise faytonların yerini elektrikli araçların alması söz konusu. Böyle bir durumda işlerini kaybedecek olan faytoncuların nasıl ikna edileceği ve Adalar genelinde yaz dönemi sayıları 1200’ü aşabilen atlara ne olacağı belirsizliğini koruyor. Konuya dair tarafların farklı fikir ve çözüm önerileri var. Fayton sürücüleri şartların gözden geçirildiği kontrollü bir değişimden yanayken, hayvanseverler hayvanların ulaşımda kullanılmasının hayvan hakları ihlali olduğunu ve bütünüyle yasaklanması gerektiğini savunuyorlar. İki ayrı görüşü daha iyi anlamak amacıyla söyleşiler gerçekleştirdik.
İlk olarak faytonculukla geçimini sağlayan Serkan Sönmez ile konuştuk.
Siz işinizi severek mi yapıyorsunuz?
Evet, severek yapıyorum işimi. Buradan geçiniyoruz, hayatımızı böyle devam ettiriyoruz. Bizim hayatımız atlara bağlı artık, onlarla bağdaşmış tabii sosyal hayatımız var yine, o ayrı.
Faytonculukla geçinen birisi olarak faytonların yasaklanmasıyla ilgili sürecin etkenlerini anlatabilir misiniz?
Benim gördüğüm, sürecin etkilenmesindeki sebep şu; her meslek grubunda işini kötü yapan insanlar var. Doktorların içinde de var, memurların içinde de. Havada iki uçak çarpıştı diyelim havaalanı kapatılmıyor. Trafik kazası oldu diye otobüs firması kapanmıyor. Olumsuzlukların çözümü kaldırmak veya kapatmak olmamalı. Sonuçta devletin kanunları var, kötü bir şey yaparsan bunun bir sonucu olmalı. Bizim yaşadığımız şey aslında şu: karşı yönden gelen aracın çarpması. Bütün kurallara uymuşsunuz ama araç size zarar vermiş. İşini iyi yapmayan insanların etkilenmesi özetle... Bizlerde üzülüyoruz, onaylamıyoruz. Gün oluyor bir bakıyoruz hayvan hastalanmış veya yorgun oluyor. Başka bir açıdan bakmak lazım, biz turist dediğimiz zaman sadece yurtdışından gelen için demiyoruz, İstanbul'dan gelen insan için de turist diyoruz. Faytonların nostaljik bir durumu var, turist çekiyor ve sadece bize değil esnafa da yarıyor bu durum. Gelenler iyi ki gelmişiz de diyebilirler hiç memnun kalmadan da ayrılabilirler, bu bizim elimizde.
Adalar'da ulaşım uzun zamandır faytonlarla sağlanıyor. Sizce son yıllarda sık sık gündemde olmasının sebebi nedir?
Hayvanseverler zannediyor ki bir tek hayvanları onlar seviyor. Kedi ve köpek besliyor insanlar ama kuşlara hiçbir şey vermiyorlar. Hatta kedi beslemekle at beslemeyi aynı zannediyorlar, yanılıyorlar. Bugün hangi köpeğe ayakkabı giydiriyorsunuz diye sorsam, giydirmiyorsunuz ama atın bir ayakkabısı var. Ayrıca yaratılış açısından, at hayvanı aslında yük hayvanı. Ama yük hayvanı diye düşünüp, atları kaldıramayacağı şartlar altında çalıştırmıyoruz. Ancak şartları olgun hale getirmek lazım. Neden Amerika yıllar önce çölü geçmek için develeri kullanmış? Güçlü ve dayanıklı oldukları için. Doğaları gereği böyle. Atlarla da savaşa gidebilirsiniz, ulaşım için de kullanabilirsiniz. Bana sorarsanız kaldırılmamalı çünkü Ada resminin içinde at olmazsa, olmaz.
Yazılı ve görsel basında yorgunluktan bayılan atlar veya iyi bakılmayan hastalıklı atları görüyoruz. Peki siz atlara nasıl davranıyorsunuz?
Mekanik bir sistem bile olsa çalışma kapasitesi var. Sonuçta 10 litrelik benzin alanı olan arabaya siz 100 litre benzin koyamazsınız. Haliyle atların da rahat çalışabilmesi için gerekli şeyler var. Su içmeleri, yem yemeleri, nallarının değişmesi ve istirahat etmeleri lazım. Mesela atlarımızın yedekleri vardır. Sabah, öğlen ve akşam ikişer tane vardiyalı şekilde çalıştırıyoruz. Ahırlarımızın durumu pek iyi olmasa da şartları iyileştirmeye çalışıyoruz. Hiçbirimiz duruma sadece iş olarak yaklaşmıyoruz.
Medyanın ve kamuoyunun bu konudaki tutumunu nasıl değerlendirirsiniz?
Ben birçok insanın sadece medyadan veya sosyal medyadan gördüğüne inandığını düşünüyorum. Çok eski fotoğraflar var. Mesela bir atın doğum sırasında çekilmiş bir fotoğrafını sanki çalışırken o hale gelmiş gibi gösteriyorlar. Karalama diyebiliriz bu tutuma. Faytoncuların hiç mi iyi yaptığı şeyler yok, hiç mi iyi şeyler yapmadı bu insanlar? İçimizde hiç mi iyi insan yok? Bizler burada atlarla kafes gibi yerlerde yaşıyoruz sanıyorlar ama öyle değil.
Aslında sürecin sonuna yaklaşılıyor. Geçen bu zamanda yetki sahibi kişiler sizinle iletişim kurdu mu veya siz destek aldınız mı?
Hayır! Faytoncunun hiçbir desteği yok. Faytoncu kendi şartlarıyla mücadele ediyor. Öyle bir destek olsaydı şu ana kadar birileri elbet çıkardı. Sonuçta hayvanseverler çıkıp faytonlar kaldırılacak diyor ama karşıt bir söylem kimseden duymadık. Adalar'da faytonlar simge haline gelmiş, kaldıramayız ama şartları düzenleriz diyebilen kimse yok. İnsanlar hayvanların haklarını savunuyor olabilirler ama insanların haklarını da savunmaları lazım. Atalarımız insanı yaşat ki devlet yaşasın demişler. Önce insanı yaşat, insanda insani değerler oldukça kime nasıl davranması gerektiğini zaten bilir.
Sizce bu konunun çözümü ne olmalı? Çözüm şartları iyileştirmek midir?
Heybeliada at barınaklarında şu an su ve elektrik yok, bu iş 100 yıldır devam ediyor. Hatta insanlar orayı güzelleştirmeye çalışıyor, güçlerinin yettiği kadar. Devletin de yardımcı olması lazım hem ekonomik açıdan hem de veteriner hizmeti olarak. Bu şartlar sağlanırsa faytoncudan bir şeyler bekleyebilirler. Alışveriş gibi bir şey özetle... Mesela atların çalışma durumu düzenlenebilir. Bence faytonlar sadece turizme yönelik hareket etmeli. Ada içi ulaşım için başka araçlar kullanılabilir. Ayrıca Adalar'dan faytonlar kalkarsa gelen turist sayısı azalır bu durum bütün esnafı da etkiler. Adalar dört mevsim gelinen bir yer. Yazın denize giren, kışın faytonla tur yapmaya geliyor. Fayton her mevsim Adalar'ın içinde.
Elektrikli araçlar sizce bir çözüm mü?
Faytoncu esnafının korktuğu olay şu: ekmeğinin elinden gitmesi. Kaç yıldır konuşuluyor ama yapılan hiçbir şey yok. Hep size bir şey olmayacak diyorlar ama haberlerde duyduklarımız aynı şeyleri hissettirmiyor. Elektrikli araçlar için de bir kontrol mekanizması şart. Sonuçta burada okullar var, işine giden insanlar ve yaşlılar var. Bu insanlar akülü araçları nasıl kullanacaklar? Ekonomik açıdan da her kesime hitap eden çözümler olması lazım. Lastiği patlasa kim ilgilenecek? Aküsü bozulsa kim yapabilecek? Burası Ada, ilk önce bu şartlar oluşturulmalı. Böyle bir yenilik kolay değil. Belki levhalar şart olacak ya da trafik ışıkları istenecek, hiç kolay değil. Neredeyse devrim.
Faytonların kalkmasının bir yararını ve bir zararını öğrenebilir miyim sizden?
Aslında faytonların Adalar'dan kalkması, bir devrim olabilir çünkü Adalar var olduğundan beri faytonlar var. Düşünsenize bir aile resminiz var, siyah beyaz ve faytonda, siz faytonu oradan siliyorsunuz o boşluğu ne ile doldurursunuz? Hiçbir şeyle, yerine neyi koyarsanız doldurmaz.---
Bir diğer görüş için, atların sadece Adalar'da değil, tüm Türkiye'de ulaşım için kullanılmasının kanunlarla yasaklanmasını savunan hayvan hakları aktivisti Ömer Süvari ile görüştük. Adalar Savunması kurucularından olan Süvari, bize bu süreci nasıl değerlendirdiğini anlattı.
Kaç yıldır Adalar'da yaşıyorsunuz? Adalar'ın sorunlarıyla ne zamandır ilgileniyorsunuz?
1998 yılında Büyükada'ya geldim. 2003 yılında iş sebebiyle İstanbul'a dönüş yaptım sonra tekrar 2008 yılında Heybeliada'ya geldim. Yaklaşık 20 yıldır Ada içinden Ada'yı bilen bir halim var. Ama tabii ortaokul, lise zamanlarım da Heybeliada'ya gider gelirdim, sandal kiralardık. O zamandan beri Ada hikayesini bilirim ama Ada meseleleriyle 2010 yılıyla beraber, bir parçada Gezi Parkı’ndan beridir ilgileniyorum. O dönem Ada'ya sahip çıkmak eğilimi altında sağlıktan ulaşıma, eğitimden sokak hayvanlarına kadar çalışmalar yürüttük. Özellikle Ada'nın doğal yaşamına sahip çıkmak açısından bir dizi çalışmalar, girişimler içinde bulunduk ve hala da devam ediyoruz.
TURİSTİK ENSTRÜMAN
Fayton sorunu özelinde konuşursak, siz atların iç ulaşımda kullanılması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Doksanlı yılların sonundan itibaren Adalar'daki turizm hareketinin artmasıyla birlikte faytonların sayısı arttı ve kullanımı yaygınlaşmaya başladı. Faytonlar özellikle seyahat acenteleri tarafından desteklenen bir turistik enstrüman haline geldi. Geldiğimiz noktada, atların ölümleri de başladı. Hayvan hakları ve ulaşım açısından büyük bir sorun. Bu sorunun gündeme gelmesinden sonra Büyükada'da at ahırı yapıldı ama 140 at için uygun bir ahır, arta kalan hayvanlar için bir şey yapılamadı. Küçük küçük gündeme gelmeye başladığı günlerde at ölümleri de artıyordu maalesef. Son 3-4 senedir hayvan hakları aktivistleri Adalar'a gelip eylem yapıyorlar, İstanbul'da vapur iskelelerinde de eylem yapıyorlar. Bu eylemlerde bu sorunun ülke gündemine girmesi açısından yararlı oldu.
Bayılan ve yorgun düşmüş atlara medyada sık rastlar olduk. Siz hiç şahit oldunuz mu Ada'da?
Atlar ölüyor. Çok zor şartlarda çalışıyorlar. Her sene en az 350-400 at ölüyor. At ölümleri Büyükada'da ağırlıklı oluyor çünkü 226 faytona sahip bir Ada. Aslında bu tablonun asıl sebebi Büyükada çünkü turist seferleri de ağırlıklı olarak Büyükada'ya gidiyor. Acenteler çok ucuz fiyatlara fayton turları satıyorlar. Atlar inanılmaz şekilde çalıştırılıyor. Eski yıllarda bir faytoncu karlı bir iş oldu diye büyük tur aldığında sevinirdi. Şimdi günde 3-4 sefer büyük tur alamadıklarında işlerde iyi gitmiyor diyorlar. Süreç böyle bir süreç, şekil ve içerik değişti. 1930'lu yıllarda Heybeliada'da 5-6 fayton, Büyükada'da 30 fayton vardı. Günümüzdeki sayılar inanılmaz. Aslında Ada halkı fayton zaten kullanmaz, yürürler. Adalılar ellerinde yükleri varsa veya bir rahatsızlığı varsa faytona binerler, o bile nadirdir. Ayrıca ekonomik açıdan da zor, en kısa mesafe 35 TL. Faytonlar esasında dışarıdan gelenlerin genellikle kullandıkları bir ulaşım aracıdır. Faytonlar son 20 yıldır nostaljik ve turistik görülüp kullanılıyor. Düşünün, Adalar Belediyesi'nin ölen atları gömmekle sorumlu bir elemanı var. Araçla gelip, hayvanı alıp, Büyükada Aya Nikola'daki toplu mezara gömülüyorlar. Tabii gömülmeyen atlar da var, onların cesetlerini deniz ve ormanda görüyoruz. Bu süreç böyle devam ediyor çünkü işin içinde ekonomik bir ağ ve çıkar var. Ada faytoncusundan esnafına para kazanan bir dizi insanı etkiliyor, alternatif üretilemiyor. Bizim önerilerimiz var ama öncelikli olarak sadece Adalar'da değil, her yerde atların ulaşımda kullanılmasını engellemek istiyoruz. Türkiye'nin her yerinde hayvan turizminin yasaklanması gerekiyor.
Önerileriniz olduğunu söylediniz. Bu önerilerinizi bir toplulukla mı yoksa kişisel olarak hareket ederek duyurdunuz?
Adalar'daki hareket önce forumlarla başladı, forumlar azalınca Adalar Savunması'nı oluşturduk. Savunma diğer Adalar'da yaşayan arkadaşlarımızla bir iletişim ağı kurma amacıyla kuruldu. Adalar Savunması, şehirdeki diğer doğa hareketleriyle ve hayvan hakları inisiyatifiyle iş birliği içinde çalışıyor. Bilgi alışverişi sayesinde raporlar hazırlıyoruz ve araştırmalar yapıyoruz. Önemli sorunlar olduğunda müdahale etmeye çalışıyoruz. 2014 yılında faytonlar ve atlar raporunu yazdık. Raporda Adalar'da kaç fayton var, kaç faytoncu var ve bu işler nasıl yürütülüyor gibi temel başlıkları inceledik. Bu rapor aslında çok etkili oldu çünkü Adalar'da yaşayan her kesimin bilgisi olmuş oldu hatta www.dokuzadabirdeniz.com’da bu bilgiler şu an hala mevcut, inceleyebilirsiniz. Öneri olarak ise, öncelikle hayvan çalıştırmanın yasaklanmasını istiyoruz. Konu sadece faytonlara karşı çıkmak değil, Adalar'da ulaşım şeklinin bisiklete binmek olduğunu düşünüyoruz. 1880'li yıllarda Adalar'a faytonlar geldi. Hatta ilk önce Adalılar faytonları Ada'ya bile sokmadılar çünkü o dönemde eşekçiler vardı ve onların ellerinden işlerinin alınması istenmiyordu. Faytonlar Büyükada'ya 1880'li yılların ortalarında girdi ama Heybeliada ve Büyükada'ya 1930 yılında anca sokabildiler. Aslında şöyle, 1850'ler de Adalar'a bankerler, ticaret erbapları, önemli ihracatçılar ve ithalatçılar ev yaptırmaya başladılar. O yıllarda İstanbul'da da kuka at arabaları vardı, gelen kişiler de Adalar'a o araçlarla gelmiş oldular. Şimdiki gibi değildi, her evin kendi arabası vardı ve kendi sürücüleri vardı. Sonrasında birkaç aile faytonculukla uğraşmaya başladılar. Faytonun bir ticari araç olarak kullanılması o şekilde başlamış oldu. 1980'lerden sonra turizm hareketleriyle birlikte bugüne kadar geldi. Şu an 30 faytonu olan aile var. Ben faytoncular bu süreçten mağdur edilmedikleri ve başka iş dallarına fonlandıkları sürece faytoncuların bile karşı çıkmayacaklarını düşünüyorum. Bir kısmı çocuk okutan, ailesine ekmek götüren insanlar ama diğer tarafta 30 faytonu olan bir insan varsa, o eve zaten ekmek değil pasta giriyor. Burada başka hikayeler de var zaten, biliniyor. Heybeliada ve Burgazada'da iş daha farklı, Büyükada'da çok daha farklı.
Peki bu konunun gündemde olması şartların iyileşmesini sağladı mı sizce? Bir değişim görebiliyor musunuz?
Hayır! Hayvan hakları hareketinin baskısıyla ve bizim kamuoyu yaratmamızla bir dönem atlara izlemek amacıyla çip takmışlardı. Sonra atlar öldü mü kaldı mı belli değil. Çipler nerde belli değil, sonuç yok ortada. İlçe Tarım Müdürlüğü yılda 2 kere kontrol yapıyor, sonbaharda ve ilkbaharda. Ruam testi yapıyorlar. Ruam saptanan hayvanlar itlaf ediliyor. Tek yapılan şey bu. Devletin itlaf edilen hayvanlara verdiği bir tazminat var, hayvan sahibine bir ödeme yapılıyor yani. Ödeme de çok küçük bir ödeme olduğu için at sahipleri de çok uğraşmıyorlar. Geçtiğimiz yıl Ruam nedeniyle Adalar'a at sokulması yasaklandı aslında ama geceleri iskeleden hala at sokuluyor. Bu süreç içinde kontrol yok, denetim yok.
Fayton sürücüleri için ne söyleyebilirsiniz peki?
Bize diyorlar ki biz de hayvan seviyoruz, biz de evimizde kedi besliyoruz. Elbette. Atını çok seven, atına sahip çıkan hatta atı yaşlanınca onu emekliye ayıran ve onu arabaya koşmayan faytoncu arkadaşlarımız da var. 25-26 yaşında atlar da var ama bu durum istisna. Büyükada'da her sene 400 at ihtiyacı oluyor mesela. Bunun sebebini sorduğunuzda tabloyla karşılaşıyorsunuz aslında. Her sene bu kadar at ölüyor demek bu. Faytoncuların ekonomik sürekliliğini devam ettirmek için sürücülere dönük şeyler yapılmalı.
Yetkililerle birebir temaslarda bulundunuz mu?
Ocak ayında Meclis'te hayvan hakları yasası çıkıyor. Hayvan hakları savunucuları o yasaya müdahale etmek için epeyce uğraştılar. Arkadaşlarımız meclise gidip sunum yaptılar. Hem Adalar'daki atların hem de sokak hayvanlarının durumu için. İstanbul Büyükşehir Belediyesi şu an Adalar'a dönük bir çalışma yapıyor. Eğilime bakılırsa nostalji açısından simgesel olarak bir miktar fayton kalması isteniyor fakat biz bu fikri desteklemiyoruz. O yönde de görüşüyoruz. Bizler gibi faytoncular da görüşüyor tabii. Süreç devam ediyor. Mücadele isteyen bir konu çünkü burada yasaklanıyor ama Sapanca'da yaygınlaşmaya başlıyor bugünlerde. Sapanca Gölü etrafında turistik faytonculuk aldı başını gitti diye haberler geliyor. Esas olarak asıl amacımız hukuksal yönden hayvan çalıştırmayı yasaklanmasını sağlamak.
Sizce Adalar'ın gündelik hayatı etkileniyor mu?
Büyükada'ya gittiğinizde fark ediyorsunuz bunu çünkü yolda yürümek bile imkânsız hale geldi artık. Peş peşe faytonlar geçiyor bir yanında bisiklet diğer yanında elektrikli araçlar, inanılmaz bir kaos. Adalar'ın doğal akışı karmaşık bir halde neredeyse İstanbul'dan farksız. Fayton ve bisiklet kazalarında her sene 15 kişi ölüyor. Adalar'da sezon farkı kalmadı, eskiden ekim ayında sezon biterdi. Artık Aralık ve Ocak ayında bile turist tekneleri ortalıkta uçuşuyor. Adalar'ın bütününe yönelik bir çalışma yapılması gerekiyor. Önümüzdeki yıllara dönük bir düzenleme yapılmalı.
Medyanın ve kamuoyunun bu konudaki tutumunu nasıl değerlendirirsiniz?
Genel olarak olumlu. Ada'da yaşamak Ada'ya kapanmakla ve Ada ile uğraşmakla aynı anlama geliyor aslında. Ada'ya dışarıdan baktığınızda konuştuğumuz konuların biraz absürt durduğunu düşünebilirsiniz. Dışarıdan bu ne saçma şey diyen insanlar var, kaldırın bitsin işte diyorlar ama arka planı o kadar farklı ki… Kolay değil. Bizde mağdur olunmasını istemiyoruz çünkü bu insanlar bizim alt komşularımız, çocuklarımız beraber okuyor. Ben haftada bir gün ilkokula gidip çocuklara Ada'nın kuşlarını ve ağaçlarını anlatıyorum. Anlattığım çocuklardan neredeyse hepsi faytoncu çocuğu. Çocuk at biliyor, böcek biliyor mesela. Dediğim gibi bu konuya içerden bakmak ve dışarıdan bakmak arasında çok fark var.