Kırmızı alarm: Su savaşı çıkabilir

Kırmızı alarm: Su savaşı çıkabilir

İlgili konu

Su, doğadaki tüm canlıların yaşam kaynağıdır. Bilim insanları tarafından, dünyadaki su varlığının yaklaşık olarak 1.4 milyar metreküp olduğu ifade ediliyor. Bu suyun, yalnızca 35 milyon metreküpü tatlı sudan oluşuyor. Bu rakam ise toplam suyun yüzde 2.5’ini kapsıyor. Yapılan araştırmalar, 43 ülkede yaklaşık olarak 700 milyon kişinin su kıtlığı çektiğini gösteriyor. Birleşmiş Milletler Uluslararası Gıda Örgütü (FAO) verilerine göre, 2025 yılında 1.8 milyar insanın su kıtlığı çeken ülkelerde yaşayacağı öngörülüyor.

Araştırma: Alkan Şahin - L. Letisya Azak

 

Dünyada su israfı her geçen gün artıyor. Sanayileşme ve teknolojinin ilerlemesi, su israfının en büyük nedenlerinden biri olarak görülüyor. Küresel ısınmanın ilerlemesi, alınan önlemleri arttırsa da, su sorununa karşı mutlak bir çözüm bulunamadı. Araştırmalara göre, yalnızca birkaç yıl içinde pek çok ülkede kuraklık en büyük sorunlardan biri olacak. Bilim insanları tarafından üçüncü dünya savaşının sebebinin ise susuzluktan kaynaklanacağı düşünülüyor.

 

Her alanda farklı ayak izi

Üretici veya tüketici olarak kullanılan tatlı su, su ayak izi verilerini ortaya koyuyor. Dünyada kişi başına su tüketimi yılda ortalama 800 metreküp civarında. Yapılan araştırmalar, Türkiye’de kişi başına düşen su miktarının 216 litre olduğunu gösteriyor. Kuzeydoğu Anadolu’da kişi başı günlük su tüketimi 301 litre iken, Güneydoğu Anadolu’da bu rakam 220 litre geriliyor. Öte yandan, İstanbul’da kişi başı 189 litre, Ankara’da 227 litre, İzmir’de ise 173 litre su tüketiliyor.

Dünyadaki tatlı suyun yüzde 15’i, enerji üretimi için kullanılıyor. Bir malın tüketiciye ulaşma evresindeki geçirdiği tüm süreçlerde kullanılan su ise kişi başı günlük 5.416 litre. 2035 yılında, küresel enerji tüketiminin bugüne kıyasla, yüzde 40 artacağı öngörülüyor. Buna karşın, enerji üretiminde kullanılan su miktarının yüzde 18’e çıkacağı öngörülüyor.

 

İlk aşama: Hidrolojik kuraklık

İstanbul Teknik Üniversitesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Deniz Demirhan, iklim değişikliği ve su sorunu ile ilgili yaşanabilecek olası sonuçları şöyle değerlendiriyor:

“Şu anda meteorolojik bir kuraklık içerisindeyiz. Yağış olmadığı dönemlerde hidrolojik bir kuraklık içine gireriz. Bunu evde hissetmesek de dışarıda yağış olmadığını ve havanın normalden daha sıcak olduğunu fark ederiz. Bu kuraklık, yağışlar başladıktan sonra biter. Ancak, kuraklığın uzun sürmesi halinde hidrolojik kuraklık ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucunda evlerimizde sular akmayabilir.

Hidrolojik kuraklığın sonraki aşaması ise tarımsal kuraklıktır. Yaşanan kuraklık topraktaki nemi düşürür. Tarımsal kuraklığın yaşanması halinde biyolojik çeşitlilikte azalma, bazı tarım ürünlerine erişim sorunu ve hayvancılık alanında pek çok etki görülür.

Hidrolojik kuraklığın son aşaması, sosyo-ekonomik kuraklıktır. Ekonomik ve sosyal kuraklığın görülmesi halinde bütün yapıların yeniden düzenlenmesi gerekir. Ancak, bu hiç de kolay değildir”

 

Endüstriyel tarım su tüketimini arttırıyor

Küresel çapta suyun en yoğun kullanıldığı alan tarım sektörüdür. Bu alanda az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler toplam tatlı suyun yüzde 85’ini kullanırken, gelişmiş ülkelerin kullanım oranı yüzde 16.

Dünya’da su tüketiminin yoğun olduğu alanlarda, ekosistem özellikleri dikkate alınmaksızın endüstriyel tarım yaygınlaşıyor. Bu sayede, son 50 yılda yapılan sulamalı endüstriyel tarım iki katı oranda arttı. 2025 yılında sulamalı tarım yapılan alanların 330 milyon hektara ulaşması bekleniyor.

Türkiye, tarım alanlarının 8.5 milyon hektarı sulama potansiyeline sahip. 2011 yılının sonunda, toplamda 5.6 milyon hektar tarım alanı sulamaya açıldı.2023 yılında bu alanların tamamının sulamaya açılması bekleniyor.

 

Elektrik suyu tüketiyor

Sanayide kullanılan suyun yüzde 34.7’si tatlı sulardan oluşuyor. Suların yüzde 17.1’i kuyulardan, yüzde 5.7’si şebekelerden, yüzde 4.8’i barajlardan, yüzde 3.6’sını kaynaklardan, yüzde 3.5’i akarsulardan elde ediliyor.

Gelir seviyesi yüksek olan ülkelerde, tarımsal su kullanımı yerini sanayi sektörüne bırakıyor. Dünya’da ortalama yüzde 18 düzeyinde olan endüstriyel su ihtiyacı, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yüzde 10 seviyesinde. Gelişmiş ülkelerde ise ortalama endüstriyel su ihtiyacı yüzde 60 oranında.

Yapılan çalışmalar, sanayide suyun en çok kullanıldığı alanın elektrik enerjisi üretimi olduğunu gösteriyor. Hidroelektrik santrallerde yüzde 57 oranında su kullanılırken, enerji santralleri üretimi için yüzde 30’un üzerinde su harcanıyor. Bu rakam, termal enerji üretiminde ise yüzde 5 oranında.

 

Nüfus artışı ekosistemi etkileyecek

Evsel su kullanımı kişi başına düşen günlük su tüketimi üzerinden hesaplanıyor. Yapılan araştırmalar, gelişmiş ülkelerde, gelişmekte olan ülkelere kıyasla kişi başına düşen günlük su tüketiminin, yaklaşık on katı oranda daha fazla olduğunu gösteriyor. Bu kategoride yer alan ülkelerde su kullanım oranının ise 500 – 800 𝑚3 olduğu ifade ediliyor. Öte yandan, su kıtlığı görülen ülkelerde, kişi başı günlük 20-60 𝑚3 seviyesinde su kullanılıyor.

2025 yılında tarım, endüstri ve evsel alanlarda su kullanımının yüksek oranda artış göstereceği tahmin ediliyor. Eldeki veriler, gelişmekte olan ülkelerdeki su kullanımının yüzde 18 oranda artacağını gösteriyor. 2050 yılında kent nüfusunun yüzde 66’ya yükseleceği tahmin ediliyor. Uzmanlar, hızla artan nüfusun ekosistemler üzerinde büyük bir baskı unsuru oluşturacağını ifade ediyor.

 

Su bitiyor, mücadele başlıyor

Türkiye’nin ilk su şurası

Türkiye’de ilk kez gerçekleştirilen şura kapsamında; su verimliliği, iklim değişikliğinin su kaynaklarına etkisi ve tarımsal sulama gibi başlıklar üzerinde çalışmalar yapıldı.

Bu kapsamda oluşturulan 11 farklı çalışma grubu, iklim değişikliği ve kuraklık riskleri konularının üzerinde duracak. Önlemler almak üzere bu kapsamda oluşturulan çalışma gruplarında, 347’si Tarım ve Orman Bakanlığından, 86’sı diğer bakanlıklardan, 123’ü akademisyen, 108’i belediye, 69’u özel sektör ve 101’i sivil toplum temsilcisi olmak üzere toplam 834 kişi görev alacak.

 

Türkiye su cenneti değil

Türkiye, bilinenin aksine yarı kurak iklim kuşağında yer alıyor. Türkiye’de kişi başına düşen yıllık kullanabilir su miktarı 1350 𝑚3. Uzmanlar bu oranın, Kuzey Amerika ve Kuzey Avrupa ülkelerine kıyasla çok daha az olduğunu ifade ediyor. Yapılan çalışmalar doğrultusunda, 2030 yılında nüfusun 100 milyona ulaşması bekleniyor. Bu doğrultuda, kişi başına yıllık 1000 𝑚3 su kullanılacağı tahmin ediliyor.

Türkiye’nin kurak ve yarı kurak bölgeleri, yılın yalnızca dört veya beş ayında yağış alıyor. Bu nedenle; sürdürülebilir sosyo-ekonomik kalkınmanın sağlanabilmesi için, su kaynaklarına yönelik kalkınma projeleri büyük önem taşıyor.

Türkiye’de farklı amaçlar için yapılan baraj ve rezervuarlarında, yağış olduğu dönemlerde su biriktiriliyor. Bu suların yıl boyunca kullanılması sağlanıyor. Bu kapsamda, doğal su kaynaklarının yönetiminde entegre su havza yönetim programları uygulanıyor. Türkiye’nin artan enerji ihtiyacının karşılanmasında, yerel kaynakların kullanımı önem taşıyor. Bu kapsamda; yenilenebilir, ucuz ve çevre dostu olan hidro-enerji potansiyelinden faydalanılmasına yönelik çalışmalar yapılıyor.

 

Sınıraşan havzalar önem taşıyor

Sınıraşan havzalar Türkiye’nin su kaynaklarının yüzde 35’ini oluşturuyor. Bu kaynaklar ise kıyıdaş ülkeler arasında bir işbirliği unsuru olarak görülüyor

Türkiye’nin sınıraşan havzaları ise şöyle: Meriç Nehri, Kura- Aras Nehirleri, Çoruh Nehri, Fırat ve Dicle Nehirleri, Asi Nehri

 

Bakanlık’tan eylem planı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Türkiye’de su kaynaklarına yönelik çalışmalar yapılıyor. Ulusal İklim Değişikliği Uyum Stratejisi ve Eylem Planı hakkında hazırlanan belgede, su kaynakları yönetiminde belirlenen beş ana hedef şöyle:

• İklim değişikliğinin etkilerine uyumun, su kaynaklarının yönetimi politikalarına entegre edilmesi,

• Su kaynaklarının yönetiminde, iklim değişikliğine uyum konusunda kapasitenin, kurumlar arası işbirliği ve eşgüdümün güçlendirilmesi,

• Su kaynaklarının yönetiminde, iklim değişikliğinin etkilerine uyumun sağlanması için ar-ge ve bilimsel çalışmaların geliştirerek yaygınlaştırılması,

• İklim değişikliğine uyum için su havzalarında su kaynaklarının bütüncül yönetimi,

• Yenilenebilir enerji kaynaklarının, iklim değişikliğinin etkileri ve direnci, artırıcı ekosistem hizmetlerinin sürdürülebilirliği dikkate alınarak planlanması.

 

Son çare: Yağmur duası

Hürriyet’in haberine göre; Diyanet İşleri Başkanlığı’nca, son dönemde ülke genelinde yaşanan kuraklık nedeniyle cuma namazı sonrası bütün camilerde yağmur yağması için dua edilmesi kararı alındı. Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan ‘Su; Hayat ve Şifa Kaynağımız’ başlıklı cuma hutbesi, Türkiye’deki bütün camilerde okundu. Cuma namazından sonra cemaat toplu olarak yağmur duasına katıldı.

 

Olası su savaşları kapıda

Günümüzde 43 ülkede yaklaşık 700 milyon insan su kıtlığı yaşıyor. Birleşmiş Milletler Uluslararası Gıda Örgütüne (FAO) göre, 2025 yılında 1,8 milyar insanın mutlak su kıtlığı çeken bölgelerde yaşaması bekleniyor. Uzmanlar tarafından yapılan tahminlere göre; yaşanan su kıtlığı yakın gelecekte üçüncü dünya savaşı çıkmasına zemin hazırlıyor. Son yıllarda su kaynakları nedeniyle bazı ülkelerde yaşanan çatışmalar şöyle:

T24’ün haberine göre; Meksika’da su kaynakları üzerindeki kontrolle ilgili bir meseleden dolayı, yerel halkla polis arasında çıkan çatışmada 100’den fazla polis yaralanmıştı.

2014 yılında Suriye hükümeti, muhalif güçlerin Halep’teki su istasyonunu bombaladığını ve su krize neden olduğunu iddia etmişti. Kırım’ın Rusya’ya katıldığını açıklamasının ardından Ukrayna’nın Kırım’a giden su kaynaklarını kestiği iddia edilmişti.

Nijerya’da çiftçiler ile sürü sahipleri, su kaynakları nedeniyle karşı karşıya geldi. Nijerya hükümeti, çatışmayı ancak askeri operasyonla engelleyebildi. Gürcistan, Rusya’nın sınırdaki su ünitelerine sabotaj yaptığını iddia etti.