Çocuklar Yetişkinlerin Tepkilerini Model Alıyor

Çocuklar Yetişkinlerin Tepkilerini Model Alıyor

İlgili konu

Uzaktan eğitim programlarından yeterli verimin alınabilmesi için ebeveynlerin de sorumlulukları olduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Hatice Karatepe; “Çocukların ruh sağlıklarını koruyabilmeleri ve psikolojik dayanıklılıklarını arttırmak için, ailelerinden destek ve dayanak almaları oldukça önemli” dedi.

Haber : Canser Seven 

Çin'in Wuhan kentinde ortaya çıkan ve kısa sürede tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsü (COVİD-19), insanları hem biyolojik hem de psikolojik olarak olumsuz
etkilemeye devam ediyor. Kişilerde panik atak, yüksek düzeyde stres, fobi, uykusuzluk, yeme sorunları gibi psikolojik rahatsızlıklara neden olabilen bu salgından en çok etkilenenlerin, uzaktan eğitimle yeni tanışan çocuklar olduğu söyleniyor. Okul ortamından ve akranlarından uzak kalan her yaştan çocuğun günlük rutinlerini değiştirmeden ve uygulanan uzaktan eğitim programlarına tam olarak uyum sağlayabilmesi için ise aile bireylerine önemli sorumluluklar
düşüyor.


Öğrenci öğretmen ilişkisine de yeni bir boyut kazandıran bu sistem, onları teknoloji yardımı ile bir araya getiriyor ancak derslerin interaktif bir ortamda yapılmaması, çocukların adapte olma süreçlerini güçleştirdiği gözlemleniyor. Çocuklar aynı zamanda istedikleri zaman erişebildikleri ders videolarını izlemektense sosyal medya kullanmayı veya oyun oynamayı tercih edebiliyor. Uzmanlar, evde kaldığımız bu süreçte artan sosyal medya kullanımı ile birlikte çocukların, güvenli olmayan internet sitelerinde gezinip siber zorbalığa maruz kalabileceği uyarılarında da bulunuyor. Bu uyarılar sonucunda çocuklarını korumak ve onların verimli bir eğitim süreci geçirebilmelerini sağlamak isteyen ebeveynler ise ya baskıcı bir tutum sergileyebiliyor ya da eğitimci rolüne girebiliyor. Olağan zamanlarda verdikleri destek hangi boyuttaysa bunun sürdürülmesinin yeterli olabileceğini hatırlatan Uzman Klinik Psikolog Hatice Karatepe, Corona virüs salgınının çocuklar üzerindeki etkilerini anlattı.

Salgın döneminin ve çevrim içi eğitimin çocukların psikolojisi üzerinde ne tür etkileri olabilir ve alınacak önlemler nelerdir?
Son günlerde salgın, neredeyse tüm insanların yaşamsal rutinlerini değiştirmiş durumda, hepimiz adapte olmaya çabalıyoruz. Değişen rutinler ve belirsizlikler aslında yalnızca çocukları değil, her yaştan tüm bireyleri etkisi altına alıyor. Belirsizlik ile birlikte gelen endişe duygusu ise, sorumluluklarımıza olağan zamanlarda olduğu kadar akıcı güdülenemememize, odaklanmada zorlanmamıza, yapılması gereken işleri devinim halinde ertelememize zemin hazırlıyor. Anlatmaya çalıştığım şey, olağan dışı bir süreçten geçerken çoğumuzun benzer etkileri, farklı şiddetlerde taşıdığımız yönünde.

Çocukların da çevrim içi eğitimde benzer zorlukların içinden geçtiğini görüyorum. Eskisine göre daha zor odaklanabiliyor, çabuk sıkılabiliyor, dersin akışından kolay kopma eylemleri ortaya koyabiliyorlar. Eğitimciler tarafından kendilerine verilen ev ödevlerini yerine getirme motivasyonlarında zayıflama fark edilebiliyor. Altını çizmek istediğim en önemli nokta, ebeveynlerin, bu olağanüstü dönemde, çocukların duygularına yabancılaşmamaları ve duygu birlikteliğini kaybetmemeleridir.
Güvende olduğunu, bu sürecin geçici olduğunu, korunduğunu ve desteklendiğini deneyimleyen çocuk, bu döneme adaptasyonu daha kolay kazanacak ve sorumluluklarına eskisi gibi akıcı bir şekilde güdülenebilecektir.

Bu Belirtilere Dikkat

Çocukların kaygılı ve stresli olduklarının belirtileri nelerdir? Anlaşıldığı takdirde ilk önce ne yapmalıyız?
Her birey kaygıya dair belirtileri birbirinden farklı biçimlerde deneyimler. Dolayısıyla, tüm çocukların hatta bireylerin biricik olduğunu hatırlamamamız önemlidir. Ebeveynler, çocuklarının olağan duygu durumlarının aksine, olağan dışı belirtiler gözlemlediklerinde (yalnızlaşma, izole olma, yemek yemede azalma, sorumlulukları yerine getirememe, yalnız uyumada korkular geliştirme, tek başına kalmak istememe, kabuslar görme, olağanın dışında ekran mazuriyeti, karamsarlık, mutsuzluk..) şüphelenmeliler. Anlaşıldığı takdirde, ilk olarak bu farklılığı dile getirmek ve yardıma ihtiyaç duyup duymadığı yönünde sıcak bir konuşma yapmak kıymetli olacaktır. Akabinde, bu alanda çalışan uzmanlardan yardım alınabilir.

Bu süreç çocuklarda travmaya sebep olabilir mi? Bu travma çocuğun ilerideki yaşamını etkiler mi?

'Travma’ bireyin yaşamsal tehlike, yaralanma, cinsel saldırı gibi olaylara fiilen maruz kalmasıyla da bunların kıyısından dönmesi, bu tür olaylara tanıklık etmesi veya bir yakının başına böyle bir olayın gelmesi olarak kabul edilir. Kişilerin travmatik olay ile ilgili reaksiyonları çeşitlilik gösterebilir. Psikolojik travma genel olarak bireyin travmatik olayı kişisel olarak deneyimlenmesine, hangi boyutlarda psikolojik ve bedensel bütünlüğünün tehdit altında kaldığına göre reaksiyonlarının şiddeti de değişebilir. Travmatik bir olay yaşamış kişiler aşırı korku, çaresizlik ya da dehşet tepkileri gösterebilirler, sıkıntı veren anıları tekrar tekrar anımsayabilirler ya da rüyada görebilirler. Travmatik olay sanki yeniden oluyormuş gibi davranabilirler ya da hissedebilirler, olayın bir yönünü çağrıştıran durumlarla karşılaştıklarında yoğun bir psikolojik sıkıntı duyabilirler ya da fizyolojik tepki gösterebilirler.

Travmaya eşlik etmiş olan düşünce, duygu ya da konuşmalardan kaçınma çabaları gösterebilirler. Duygulanımda kısıtlılık ve bir geleceğin kalmadığı duygusu görülebilir. Bunların yanı sıra, uyku bozuklukları, huzursuzluk, öfke patlamaları, düşünceleri yoğunlaştırmada zorluk, sürekli tetikte olma ve aşırı irkilme gibi belirtiler de görülebilir. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz bu sürecin de çocuklarda travmaya sebep olacağı veya olmayacağı kesin olarak söylenemez. Travmalar onarılmadıklarında, gelecekteki yaşantımızı, dayanıklılığımızı farklı şekillerde etkileyebilir. Ancak doğru şekillerde gözlemlenirse, bu olumsuz etkileri kontrol altına almak olasıdır.

Aileler çocuklarını psikoloğa götürme ihtiyacını ne zaman duymalılar?

Şayet ebeveynler, çocukların, sürekli bir üzüntü veya korku halinde olduğunu, stresinin arttığını, ruh halinin değiştiğini, enerji seviyesinin azaldığını, uyku ve iştahla ilgili sorunlar yaşadığını fark ediyorlarsa, bu belirtiler yolunda gitmeyen bir duruma işaret edebilir. Yukarıda sıraladıklarıma benzer, olağan dışı bir duygu durum gözlemleniyorsa, neyin yolunda gitmiyor olabileceğine dair güven ilişkisi içerisinde kalarak bir konuşma yapabilirler. Bu konuşmanın akabinde, profesyonel yardım almayı göz önünde bulundurabilirler.

‘Ebeveynler Oksijen Maskesini Önce Kendisine Takmalı’’


Çocukların bu zor dönemden en az psikolojik sıkıntılarla geçirmesi anne babanın ruh sağlığıyla yakından ilişkili midir? Onlara tavsiyeleriniz nelerdir?

Çocukların ruh sağlıklarını koruyabilmeleri ve psikolojik dayanıklılıklarını arttırmak için ebeveynlerinden destek ve dayanak almalarını oldukça önemsiyorum. Bu noktada, aile içerisindeki bireylerin duygu paylaşımı, sahip oldukları içsel ve dışsal kaynakları hatırlamaları değerli görülüyor. Zorluklar karşısında, tüm aile bireylerinin bir ekip olduğuna yönelik pozitif inançlar baş etme becerilerini güçlendiriyor. Duygular akıcıdır, çocuklar, ilişkide olduğu  nesnelerin taşıdığı temel duyguları, ayna nöronlar sayesinde taşımaya başlarlar. Ebeveynin bu dönemde, çocuklarını yatıştırması için bireysel iyilik halini koruması ve geliştirmesi
gereklidir. Yani, oksijen maskesini önce kendisine takmasının elzem olduğunu söyleyebiliriz.

Dijital eğitim sürecinde öğretmen-öğrenci iletişimi nasıl olmalıdır?

Bu dönemde eğitimcilerin, çocukların duygusal zorluklarını anlayan bir yerden eğitimcilik yapmalarını kıymetli buluyorum. Öğretmen ve öğrenci ilişkisi için altını çizdiğim ilişki modeli yalnızca bu dönemle kısıtlanmamalı, olağan dönemlere de genellendirilmelidir. Öğretmen ve öğrenci ilişkilerindeki sınırları, birbirine karşı sorumlulukları bilmeli, empatiyi önceliklendirmeli, birbirlerine sıcaklık ve bağ geliştirmeli, karşılıklı önemsenme ve aidiyet hissetmeyi
gözetmelilerdir. Uzaktan eğitim sürecinde derslerden alınan verimin yakından eğitimle kıyaslandığında ki bu açık fark göz önünde bulundurduğunda, öğrencilerin
ebeveynlerine olan ihtiyaçları oldukça artmış durumda.

Bu noktada ailelere tavsiyeleriniz neler, çocuklarına nasıl rol model olmalılar?
Ailelerin ebeveyn rolünden, eğitimci rolüne bürünmelerini anlamlı bulmuyorum. Olağan zamanlarda verdikleri destek hangi boyuttaysa bunu sürdürmelerinin yeterli olduğunu savunuyorum, bunun yeterli olmadığı durumlarda mutlaka eğitimci ile iş birliği yapılmasını öneriyorum. Çocukların ebeveynlerine ihtiyaç duyabilecekleri alanlar şunlar olabilir; teknolojik alt yapı konusunda destek almak, kullanacakları yazılım ve web sitesinin kullanımı hakkında bilgilenmek, o günkü ders akışı hakkında hatırlatmalar almak gibi düşünülebilir.

Bazı ebeveynler çocuklarına çok fazla müdahale edebiliyor, dersler konusunda baskıcı bir tutum sergileyebiliyorlar. Bu süreçte bireylerin ekstra stresli olduklarını var sayarsak, ailelere bu konuda neler söylemek istersiniz?
Yukarıda bahsettiğim gibi, duygular akışkandır ve ebeveynlerden çocuklara akabilir. Bu noktada yetişkinlerin, duygusal farkındalık sahibi olması önem taşıyor. Hangi duyguları taşıyorum, bu duygularım hangi eylemlerle kendisini gösteriyor, söz konusu eylemlerin sonucunda partnerimde veya çocuklarımda nasıl duygular yaratıyorum konusunu irdelemesi gerekir.

Birinci aşama farkındalık, akabinde birey, kendi duygusal yoğunluğunu kontrol altına alabilecek, self müdahaleler geliştirmeli veya bu alanda çalışan profesyonellerden destek istemelidir. Müdahil ve baskıcı tutum, günün sonunda ebeveyn çocuk ilişkisini olumsuz etkileyecek ve çocukta stresin şiddeti arttıkça, akademik aktivitelerine yönelik yetersizlik duyguları taşıyabilecektir.

“Sosyal medya kullanımı ebeveyn denetiminde olmalı”

Çocukların evde kaldığı bu süreçle beraber sosyal medya kullanımları da artmış durumda. Peki sosyal medyanın çocuklarının ruh sağlığı üzerinde hangi psikolojik sorunlara yol açabilir? Aileler sosyal medya kullanımı konusunda çocuklarına karşında nasıl bir tavır sergilemeli?

Çocukların sosyal medya kullanımlarında, ebeveyn olarak, önemsememiz ve onları bilgilendirmemiz gereken ilk konu internet güvenliği ve siber zorbalıktır. Bu sanal dünyada, bazı kimselerin, gerçek kimliklerini ortaya koymadan zarar verici olabileceklerine yönelik hatırlatmalar yapmak önemlidir. Yanı sıra, yaşına uygun olmayan bazı içeriklerin, ruh sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerinden söz edilmelidir. Bu bağlamda, ebeveyn çocuk ile işbirlikçi ilerlemelidir. Ne yasak ve cezalar, ne tümden izin vericilik anlamlı değildir. Sosyal medyayı kullanırken, güvende kalmayı önceliklendirdiğinden ve birlikte belirlenen kurallara uyum sağladığından emin olmak yeterlidir. Sosyal medya kullanımının, günlük sorumlulukların ve aile bireylerinin birlikteliğinin önüne geçmediğini takip etmek gerekir. Eğer çocuklar, interneti veya telefonu kullanırken veya kullandıktan sonra duygusal olarak çökkünlük, üzüntü yaşıyorsa, dijital hayatını fazlaca gizleme ihtiyacı hissediyorsa, aile üyelerinden, arkadaşlardan ve faaliyetlerden uzaklaşıyorsa, okul veya grup toplantılarından kaçınıyor, kendisini yalnızlaştırıyor ise, öfkeli ruh hali, davranış değişiklikleri, uyku bozukluğu
veya iştah kaybı yaşıyorsa, suçluluk hisleri olduğu gözlemleniyorsa, bilgisayarı veya cep telefonunu kullanmayı bırakmak istemiyorsa, uygulamalardaki kontrolleri gün geçtikçe artıyorsa, anlık mesaj, metin veya e-posta alırken gerginleşiyorsa risk altında olup olmadığını
değerlendirmek gerekebilir.

Egzersiz yapmanın ruh sağlığı üzerindeki olumlu etkileri düşünüldüğünde, bu süreçte aileler çocuklarıyla hangi aktiviteleri yapmalarını önerirsiniz?

Çocuklar bu dönemde aileleriyle, duygusal bağlarını güçlendirecek, eşlik içeren aktiviteler yapabilirler. Sanatın farklı alanlarına yönelik çalışmaları birlikte deneyimleyebilirler. Çocuk yogası ve meditasyonu için hazırlanmış YouTube kanallarını takip edebilirler. Türkiye’de ve farklı ülkelerdeki müzelerin online turlarına katılabilir, eserleri ve akımları keşfedebilirler. Okuma ve yazma saatleri planlayabilirler. Aile albümlerine bakıp, fotoğraflardaki anıları konuşabilirler. Ev işi, mutfak işi gibi yaşı düzeyinde yapabileceği günlük işlerde de yardım isteyebilir veya bu dönemde neden hijyen, el yıkama, sebze ve sağlıklı beslenmemize önem verdiğimizi
çocuklarınıza anlatabilir sağlıklı yemek yemesini destekleyebilir, her yemekten önce, tuvalet sonrası ve şu aralar neden daha fazla ellerimizi doğru yıkamayı öğrenmemiz gerektiğini anlatabilirler.

Çocuğunuzla Sohbet Edin

Bu süreçte çocuklara hiçbir şey yokmuş gibi mi davranmak yoksa riskler konusunda bilgi vermek mi gerekiyor?
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, biz ebeveynler bir durum karşısında ne kadar kaygılı isek, çocuklarımızın bundan etkilenme olasılığı da o kadar artıyor. Hele ki okul öncesi dönemdeki çocuklar, bu tip durumları somut olarak anlamlandıramadıkları için, olayları ebeveynlerinin davranışlarına bakarak yorumlarlar. Ebeveyn kaygılı, endişeli ve stresli ise çocuk da benzer bir tutum içine girer. Mutlaka ve mutlaka önce sorunu tanıtmalıyız. Ardından soruna dair riskleri anlatmalı ve önlem planımızdan bahsetmeliyiz. Çocukları çözümün bir parçası yapabilmek adına, önlem planı için kendisinin düşündüğü, hayata geçirmeyi planladığı adımlar olup olmadığını danışmalıyız ve birlikte harekete geçmeliyiz.

Aynı zamanda Evde sürekli haber kanallarının açık olmamasına dikkat edin. Çocuğunuzun bulunduğu ortamlarda, yüksek endişe ya da felaket senaryoları içeren konuşmalar yapmamaya özen gösterin. Bilgiyi nereden alacağınızı iyi değerlendirin ve güvendiğiniz haber kaynaklarını belirleyip, sınırlandırın. Emin olmadığınız hiçbir bilgiyi paylaşmamaya dikkat edin. 

Salgın sırasında yaşamını kaybeden yakınları olduğu zaman çocuklara ve gençlere nasıl bilgi ve destek verilmeli?

Kayıp haberini vermeden önce çocuğun duygusal gelişiminin hangi aşamada olduğunu bilmeyi istiyoruz. Soyut gelişim dönemine geçmemiş ve geçmiş çocuklara ölümü farklı kanallardan ifade ediyoruz. Bu haberi mutlaka aile içinden, yakın ve güvendiği bir yetişkinin ona iletmesini öneriyoruz. Çocuğun bu konuyu konuşmaya hazır ve istekli olmasını gözetiyoruz, merak ettiklerini sorabileceği, duygularını açıklıkla ifade edebileceği korunaklı bir çerçeve yaratmayı önemsiyoruz. Haberi veren kişinin, kendi duygularını da açığa çıkarmasını ve benzer duygularını taşıdığına vurgu yapmasını bekliyoruz. Yas kendi başına bir süreç, yine tahmin edebileceğiniz gibi, her birey yas sürecinin aşamalarını birbirinden farklı deneyimliyor. Bu noktada önemli olan, ölümü ve akabinde yası anlamlandırabilmesi, hayatının bundan sonrası için deneyimleyeceği değişiklerden bahsedebilmesi, anma için yapılabileceklerin üzerinde durmaktır.